BÖLÜM 2: VICTOR HUGO’NUN DOĞDUĞU EV / CHAPITRE 2: MAISON NATALE DE VICTOR HUGO

Merhaba,

Zaruri bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Bugün size yaşadığımız şehrin en önemli yerlerinden biri olan Victor Hugo’nun doğduğu evi anlatacağız. Gönül isterdi ki bu yazıda hayranlığımı belirteyim fakat malesef ben bu müze-evde hayal kırıklığına uğradım. Beklentilerim çok yüksek Avrupa’daki müzeleri az çok bildiğim için, dolayısıyla sözkonusu yazarın o çok ünlü cümlelerinin duvarlarda yazılı olmasından başka evde bir şey görememek beni üzdü. Hiç acımayacağım 2,5€ giriş bedeline bile acıdım. İsterdim ki yatağını, beşiğini göreyim. Elbiselerini göreyim. Elyazılarını görmek tamam güzeldi de yetmedi bana. Özenilmemiş buldum. 1800ler’den kalma bir çalışma masası, bir gardırop… ne bileyim insan bunları görmek istiyor, madem yaşanmış bu evde… Victor Hugo’nun annesi, babası ve vaftiz annesinin fotoğraflarını görmek hoştu bunu da söylemeden geçmeyelim. Müzenin girişinde Hugo’nun doğduğunda çok minik olduğu için ölmesinin beklendiğini anlatan karikatürün olması da hoştu tarihi bir anekdot olarak. Sonuçta öleceği düşünülen bir bebek büyüdüğünde ülkenin geçmişine ve literatürüne imza attı.

Siyasi olaylara angaje olmuş bir yazarın evinde buna dair anıları da yetersiz buldum. Ben isterdim ki katıldığı toplantı/yürüyüşlerden enstantaneler görelim. Bunları göreceğimize Hugo’nun muhalif olduğu diktatör Napoleon’un büstünü görmek beni şaşırttı. Ne gerek vardı böyle bir yüceltmeye? Son olarak, evin tamamen yenilendiğini ve 19. yüzyıl mimarisine dair hiçbir şeyin bırakılmadığını görmenin itici olduğunu eklemeliyim.

Neyse hep hayran kaldıklarımızı blogta yazmak zaten gerçek hayatla bağdaşmaz ve inandırıcı olmaz. Bir kere de eleştiri paylaşalım, değil mi ama?:) Olumsuz etki bırakan bir yere gitmek iyi oldu belki de…

Aşağıda müzeden çektiğim birkaç fotoğrafı göreceksiniz… Besançon’un 3. bölümünde görüşene dek hoşçakalın:)