Merhaba. Bugün size Kanada’nın Türkiye’de çok bilinmeyen bir şehrini anlatacağız. Halifax, Kanada’nın kuzey doğusundaki Yeni İskoçya eyaletinin bir şehri. Kanada’nın 10 federe devleti var ve çoğunluğunda İngilizce konuşuluyor. (azınlık Fransızca konuşuyor ama sonuçta ülkede ikisi de resmi dil) Halifax da anglofon bir şehir ve benim canım eşim biz tanışmadan önce Halifax’da 1 sene yaşamış. Bu yüzden anılarını blogumuzda yazmaya karar verdik. Aşağıda sanki O Türkçe konuşuyormuş gibi yazacağım çünkü bunlar sadece onun anıları. Keyifli okumalar dileriz !

Hello les amis 🙂 On se retrouve aujourd’hui pour une nouvelle aventure. Cette fois-ci, direction le Canada anglophone.

2012-2013 öğretim döneminde okulumuzdaki sistem gereği ya staj yapacak ya da Erasmus’a gidecektim. Sürekli okumaktan ve sınavlara girmekten çok sıkıldığım için bu seneyi staj yaparak geçirmeye karar verdim. Hem böylece profesyonel bir tecrübe de edinecektim. 2012 yılının başlarında gitmek istediğim yerleri belirlemiştim bile ve o şehirlerde staj yapmak isteyeceğim yerlere başvuru göndermeye başladım. Bana tek olumlu cevap Halifax’tan geldi…

Pour comprendre les origines de ce voyage, il faut remonter à fin 2011 – début 2012, à une époque où j’étais un étudiant pitchoun… Je devais alors préparer l’année suivante, car dans mon cursus universitaire, la troisième année était celle que l’on devait passer à l’étranger. J’avais le choix entre l’université et le stage : j’ai choisi la seconde option, car l’idée d’acquérir une expérience à l’étranger me plaisait beaucoup… Ainsi donc, j’avais envoyé mon joli petit C.V. à une dizaine d’institutions culturelles en Amérique du Nord, et la seule qui m’avait répondu était celle d’Halifax.

Hiçbir şey bilmiyordum bu şehir hakkında. Benim için yepyeni bir deneyim olacaktı. Fotoğraflardan çok sempatik bir şehir olduğunu görebiliyordum.

Je ne savais rien de cette ville… mais les photos montrait un endroit fort accueillant ! Et cette première impression était la bonne : Halifax est en effet une très belle ville, qui réserve beaucoup de surprises 🙂

Uzun süreli vizemi ve çalışma iznimi aldığım gibi Yeni İskoçya eyaletinin bu şehrine doğru yola koyuldum. (Paris’ten Montréal aktarmalı gittim) Yola çıkmadan evinin bir odasını kiralamak isteyen 2 ayrı ev sahibiyle randevulaşmıştım ve Halifax’a vardığımda hemen onlarla görüşmeye gittim. İlkinin ne kendisi ne de evi hoşuma gitti. Çok şanslıydım ki ikinci kişiyi çok sevdim ve hemen evine taşındım. Kendisi ve arkadaşları 1 yıl boyunca benim ailem gibi oldular. Hala mesaj ve telefon yoluyla görüşüyoruz.

Il s’agit de la capitale de la Nouvelle-Ecosse, une des dix provinces canadiennes, qui est certes à majorité anglophone, mais qui abrite également de nombreux acadiens, descendants des premiers arrivants francophones.

Halifax ile ilgili ilk izlenimlerim film seti gibi bir şehir olduğuydu. Kuzey Amerika’ya ilk gidişimdi (aslında bütün olarak Amerika kıtasına ilk gidişimdi) Yıllardır hep sinemada gördüğüm o tipik Kuzey Amerika evlerini bizzat görüyordum…

Dès les premières minutes après mon arrivée (après minuit, car j’avais fait une longue escale à Montréal), j’avais l’impression de me retrouver dans un décors de film… C’était la première fois que je venais en Amérique du Nord, et j’avais enfin devant les yeux ces fameuses maisons à l’américaine que l’on voit au cinéma !

Staja başlamadan birkaç günüm vardı. Evde eşyalarımı yerleştirdikten sonra şehri keşfetmeye başladım. Evine taşındığım hanım Halifax’in North End mahallesinde yaşıyordu. Burası hem çok sakin bir yerdi hem de iş yerime çok yakındı.

J’avais quelques jours de libre avant de commencer le stage, pour trouver où habiter, et me familiariser un peu avec les environs. J’ai tout d’abord passé une semaine au centre ville, avant d’emménager dans le North End, un coin très calme et très beau, à une quinzaine de minutes à pied de mon travail… C’était le pied 🙂

Halifax küçük bir şehir gibi görünmesine rağmen yapacak çok sey, ziyaret edecek çok yer var. Bazılarını sizin için yazacağım:

• Tarihi yapıları sevenler mutlaka Halifax Hisarı’nı ziyaret etsin. Üstelik her öğlen top atışı yapılıyor bu hisardan. Hisarın yanındaki Saat Kulesi de görülmeye değer.
• Titanic kazasında ölenlerin anısına yapılan mezarlığı -ne kadar üzücü bir yer olsa da- mutlaka ziyaret edin. Gitmişken Titanic Müzesi’ne de uğramalısınız.
• Müze demişken Halifax’ta çok fazla müze var ve müze gezmeyi seven insanlar için bir cennet diyebiliriz. Birçok sanat galerisi de bulunuyor.
• Damak tadına düşkün olanlar için de Halifax’in iyi bir rota olduğunu söyleyebiliriz. Göçmenler Müzesi’nin hemen karşısındaki Seaport Pazarı’nda balık, sebze ve meyve bulabilirsiniz.
• Şehir merkezi haritadan da görebileceğiniz gibi ülkenin kuzeydoğusundan gelen denizin şehre girmesiyle yarıklarla ayrılmış halde. Ve bu durum özellikle geceleri görsel bir şölene sahne oluyor. Şehirde çok meşhur olan ve limana bağlı halde duran CSS Acadia gemisi de bu görsel şölene tuz biber oluyor. Beaver Tail tatlısını tam burada tatmanızı öneririm.
• Şehir merkezinden uzakta bulunan Hydrostone’a bir haftasonu uğramanızı tavsiye ederim.
• Yıl sonuna doğru Halifax’a yolunuz düşerse Noel atmosferini yaşamalısınız. Üstelik Kanadalılar Amerikalılardan farklı olarak Şükran Günü’nü Eylül sonunda kutluyor. Bunu da Halifax’ta deneyimleyebilirsiniz.

Halifax regorge de choses à faire et visiter… Voici un petit aperçu de ce que vous pouvez faire une fois là-bas :

• Pour les amateurs d’histoire, il faut absolument visiter la citadelle ! Cet endroit est un fabuleux héritage historique… D’ailleurs, une petite anecdote : tous les midis, un canon tire un coup de feu… Juste à côté de la citadelle se trouve la célèbre Tour de l’Horloge d’Halifax, à visiter sans tarder 🙂
• C’est aussi à Halifax que se trouve le cimetière des victimes du Titanic… Un site très triste, où l’on peut se recueillir et revenir sur l’une des plus grandes tragédies de l’histoire… Un musée y est également dédié.
• Et justement, les amateurs de musées seront ravis d’apprendre qu’il en existe de très beaux à Halifax. J’en citerai deux en particulier, où je m’étais rendu pour le travail : le Art Gallery of Nova Scotia, et le Musée canadien de l’immigration. Plein d’autres institutions culturelles passionnantes vous tendent les bras !
• Pour les gourmands, je ne peux que recommander le Halifax Seaport Farmers’ Market, situé non loin du Musée canadien de l’immigration… On y trouve de quoi se régaler dans une ambiance très sympa 🙂
• Ne manquez pas l’incontournable waterfront, situé au centre-ville, et qui vous offre l’opportunité d’une promenade très sympathique en compagnie de magnifiques bateaux dont le fameux CSS Acadia. Un conseil : si vous y êtes de passage en été, pensez à vous arrêter prendre une Beaver Tail ! Cette gourmandise canadienne est un véritable délice !
• Si l’on s’éloigne du centre-ville, vous trouverez le quartier Hydrostone, un des endroits symboliques d’Halifax, qui fut construit suite à une explosion causée en 1917, et qui fit des ravages… Aujourd’hui, le quartier comporte de nombreux commerces comme des restaurants, cafés… et sans oublier l’Alliance Française, installée dans une très belle maison ancienne.
• Si vous avez la chance d’être à Halifax pendant les fêtes de fin d’année, vous pourrez témoigner de l’enthousiasme des canadiens, notamment à travers la célèbre parade, les décorations parfois ostentatoires mais tellement magiques des maisons, et des réunions de quartier comme, par exemple, à Hydrostone, lors de l’allumage du sapin !

Bir sonraki bölümde Yeni İskoçya’nın diğer bölgelerinden bahsedeceğim. Sevgiyle kalın 🙂

Dans un prochain chapitre, nous parlerons du reste de la Nouvelle-Ecosse, au travers de deux autres lieux emblématiques ! Grosses bises à tous 🙂